ebruli ;Bu ayaklar benden hesap soracak,
Bir düşüncenin peşinden dolaştırdım sokak sokak ,
Bu baş, bu eğilmez baş da öyle
Bazı sarhoş ,bazı yorgun
Her zaman bir yastığa hasret!
Bu ciğer de hesap soracak,
Esirgedim, güneşini, havasını
Bu ağız bu dişler, bu mide...
Ne ikram edebilirim ki bol keseden
Bu bilekler de hesap soracak,
Göz yumdum çektikleri eziyete.
Bilsem ki kimsenin parmağı yok
Bu sürüp giden işkencede;
Kılım bile kıpırdamadan bir sabah
Çekerdim darağacına çekerdim kendimi
Bilsem ki suç bende!..
Rıfat Ilgaz
03:49 05.11.2018
kapak fotom okuyanlara armağan olsun şiir sözleri :)
dedin "bir başka ülkeye, bir başka denize gideceğim.
bundan daha iyi başka br kent bulunur elbet.
yazgıdır yakama yapışır neye kalkışsam;
ve yüreğim gömülü bir ceset sanki.
aklım daha nice kalacak bu çorak ülkede.
nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam
hayatımın kayıp yıkıntıları çıkıyor karşıma,
yıllarıma kıydığım, boşa harcadığım."
yeni ülkeler bulamayacaksin, başka denizler
bulamayacaksin.
bu kent peşini birakmayacak. ayni sokaklarda
dolaşacaksın. ayni mahallede yaşlanacaksın;
ayni evlerde kır düşecek saçlarına.
bu kenttir gidip göreceğin yer. bir başkasını umma -
bir gemi yok, bir yol yok sana.
değil mi ki, hayatına kıydın burada
bu küçücük köşede, ona kıydın demektir bütün dünyada.
Özü bozuk sözü bozuk dile mihnet eylemem
Bağına bağban değilsem güle mihnet eylemem
Mecnununu susuz koyan çöle mihnet eylerim
Derdi benim dermanımdır ele mihnet eylemem
Dostun ayağına turab toza kurban oluyum
Varımda o yoğumda aza kurban oluyum
Aşk ehlinin sofrasında tuza kurban oluyum
Namertlerin sofrasında bala mihnet eylemem
Binbir yıllık aşk taşırım başım gönül yorgunu
Gökyüzünün fırtınası özüm yerin durgunu
Güz ayının mihricanı sinem ülger vurgunu
Aşkın ataşına yandım küle mihnet eylemem
Denizlerin deryaların benki taşkın delisi
Ehli gönül muhabbetin benki şaşkın delisi
Benki kelamın yolcusu benki aşkın delisi
Beni benden alan almış kula mihnet eylemem
Sefaiye ışık olan nura mihnet eylerim
Beni divane eyleyen yara mihnet eylerim
İnceden inceye gelen sıra mihnet eylerim
Arsız adapsız töresiz yola mihnet eylemem
açılmış sarmaşık gülleri
kokularıyla baygın
en görkemli saatinde yıldız alacasının
gizli bir yılan gibi yuvalanmış
içimde keder
uzak bir telefonda ağlayan
yağmurlu genç kadın
Üç kez seni seviyorum diye uyandım
Tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim
Bir bulut almış başını gidiyordu görüyordum
Sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün
Sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim
Sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum
Taflanım! diyordu bir ses duyuyordum
Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün
Kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım
Şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim
Karanfil sakız kokan soluğunu üstümde duydum
Eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun
İlhan Berk
ümit Yaşar oğuzcan- sana bir tanrı getirdim
yirmi otuz yıl önce
Küçük bir aklım vardı sevgiden yana
İyi olmadı hiçbir dersim
Yalnızca aşkta iyiydim
Cesurdum o zamanlar
Taşırdım elimde güneşi kuş gibi
Gökteki yıldızları birer ağaç görürdüm
Koparırdım onları hırçınca
Ağaçlara seslenirdim şiir yazsınlar diye
Ve çağırırdım uçmaları için balıkları
Yirmi otuz yıl önce
Çocuktum akılsızlığı seven
Değiştirmeyi seven ve kırıp dökmeyi
Yağmur yağdırırdı yıldızlara göğüslerin
Ve serperdi Keşmir’in çevresine
Yirmi otuz yıl sonra
İstiyorum da
Küçük olsaydı aklım
gözlerin gözlerime değince
felâketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem
öldüreceğimden korkardım
felâketim olurdu ağlardım