adımla nasıl berabersem öylece beraberiz seninle her saat seninle her dakika seninle her saniye gönlümüz mutluluğa inanmış olmanın gururuyla rahat koltuğumuzun altında birer dinamit gibi kellemiz ve sonra her zaman her ölümlüye aynı şartlar altında kısmet olmayan gerçekleri görmenin aydınlığı alınlarımızda
Sözde senden kaçıyorum
Dolu dizgin atlarla
Bazen sessiz sevdasın
İpekten kanatlarla
Ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla
Karşıma çıkıyorsun
En serin imbatlarda
Adını yazıyorum
Bulduğun fırsatlarla
Yüreğimin başına noktalarla, hatlarla
Başbaşa kalıyorum sonunda heyhatlarla
Sözde senden kaçıyorum
Dolu dizgin atlarla
Ne olur bir gün beni
Kapından olsun dinle
Öldür bendeki beni
Sonra dirilt kendinle
Çarpsam kara sevdayı
En azından yüzbinle
Nasıl bağlandığımı
Anlarsın kemendinle
Kaç defa çıkıp gittim
Buralardan yeminle
Ama her defasında
Geri döndüm seninle
Hangi düğüm çözülür
Nazla, sitemle, kinle
Ne olur bir gün beni
Kapından olsun dinle
Şaşırdım kaldım işte
Bilmem ki nemsin
Bazen kız kardeşimsin
Bazen öp öz annemsin
Sultanımsın susunca
Konuşunca kölemsin
Eksilmeyen çilemsin
Orada ufuk çizgim
Burda yanım yöremsin
Beni ruh gibi saran
Sonsuzluk dairemsin
Çaresizim çaremsin
Şaşırdım kaldım işte
Bilmem ki nemsin
Mutsuzluğun resmini çizen var mı ya da mutluluğun?
Bir meziyet sanarız sanki aşkı, sevdayı,
İçimizden gelen sesle kanatlanıp uçacağımızı sanarız,
Rüyalarımız o kadar doludur ki uyanmaya vakit bulamayız…
ben Menaf; hayatın şaşmaz mağduru
bir kez olsun güldüğüm iftiradır.diye
söylüyor türküsünü ceketçilerin.alnında
bitkin bir ter soğuk ve nasılsa kavruk
biz yani Gençlik Parkı'nı severiz.sevgilimiz
tedirgin çıkmıştır mahellenin o bildik solgunluğundan
daha çok kışı atlatır yaza boza yürüdüğümüz.diye
söylüyor türküsünü bekârhanlarının.elinde
Tekel Birası.ve tek sap leylakla
çiziyor güvenilmez bir maviyi
burada çalınmış kepler, postallar
kürtçe ve Artvin ve Çerkeş, Sivas
suyun tonları ve ışığı dinlenmiş lambaların.diye
söylüyor türküsünü hamalların.sırtında
unutulmuş bir şive.Türkçeyi öpüyor
yabancı kaldığım bir yerinden
bense bütün dillerde söylüyorum
emeğin uzun tarihini.ve fakat
Temmuz Sokağı'nda işler kesat!
3.
ay ışığına batmış
karabiber ağaçları
gümüş tozu
gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar
yaseminler unutulmuş
tedirgin gülümser
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
çünkü ayrılık da sevdâya dahil
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
her an ötekisiyle birlikte
herşey onunla ilgili
telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
gittikçe genişleyen
yakılmış ot kokusu
yıldızlar inanılmayacak bir irilikte
yansımalar tutmuş bütün sâhili
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
çünkü ayrılık da sevdâya dahil
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
kubrakurt ;Ben ayrılıkların şairi,
Yalnızların ozanıyım.
Sen, sen masallar okurken daha,
Ben acıların yazarıyım.Haklısın, aramızda dağlar, denizler var,
Haklısın, aramızda uçurumlar.
Senin sevdaların, üç günlük masal,
Benim sevdalarım, Allah'ına kadar.Elma şekeri mi sandın aşkı,
Ne şiirin şiir, ne şarkın şarkı.
Hele bir kırılsın, feleğin çarkı,
İşte ben o zaman görürüm seni.Halâ tahta masalara yazıyorsam adını,
Aşk kitaplarında arıyorsam tarifini aşkın,
Kahır mektuplarında yeniden buluyorsam seni,
Islak mendillere siliyorsam gözyaşlarımı,
Eyvahlar çekiyorsam her biten aşkın ardından,
Bana sor yalnızlığı,
Ayrılığı bana sor diye haykırıyorsam,
Ve sabahçı kahvelerinde
Bir çay gibi demliyorsam hasretini,
Ve inadına özlüyorsam, o çay karası gözlerini,
Bil ki, bu seni erkekçe sevdiğimdendir.Bu benim ilk aldanışım değil,
Bu benim son yıkılışım değil,
Bırak bu sahte gözyaşlarını,
Bırak bu masum bakışlarını.
Üzülme, benim için üzülme,
Üzülme bu son için üzülme,
Ben, yeterim kendimeVarsın da bir dağ gibi büyüsün hasretin içimde,
Varsın da her gece
Bir kemanın tellerinde ezilsin kalbim,
Varsın da bir daha değmesin ellerim ellerine,
Asla pişman degilim.Hatırla, bir adam diyordun hatırla,
Ömür boyu sevsin beni ömür boyu,
İşte o deli, işte o çılgın, işte o adam benim.
Çünkü ben,
Çünkü ben aşkı ölümsüz bilenlerdenim.23:54 29.10.2018
BANA SARIL
İçeri gir.
Kapıyı ört.
Işıkları yak.
Bana sarıl.
Dışarı çıkalım.
Sinemaya gideriz.
Filmi terkederiz.
Yani illa terkedilecekse bir şey...
Yürürüz.
Sarhoş olurum.
Sen olma.
Bana sarıl.
Gökyüzüne bakarız.
Karanlıkta olsa bakarız.
Dua ederim. İkimizin yerine.
Sen etme.
Bana sarıl.
Sigara içeriz.
Ellerimiz üşür.
Ben ısıtırım.
Sen bana sarıl.
Paramız biter, yürürüz.
Bitmeyen bir yol buluruz.
Bitmeyen bir türkü söyleriz.
Aşık olurum.
Sen olma.
Bana sarıl.
Konuşuruz.
Hep anlatırız.
Kimleri öptüğünden bahsedersin.
Ağlarım.
Sen ağlama.
Bana sarıl.
Kavga ederiz.
Küfür ederiz.
Bağırırsın.
Küserim.
Sen küsme.
Bana sarıl.
Güleriz.
Unuturuz öleceğini annelerimizin.
Anneler ölmesin.
Annem ölürse bana sarıl.
Çünkü bilirsin,
Bazen anneler ölüyor. Anneler ölünce çocuklar hep hüzünlü bakıyor. Hep yorgun bakıyor. Hep kırmızı bakıyor. Hep düşecekmiş gibi bakıyor.
Ve benim sırtımı dayayabileceğim bir duvarım yok.
Gölgesinde dinlebileceğim bir omuzum da yok.
Korkuyorum.
Bana sarıl.
Canım acıyınca,
Ellerim titreyince,
En çok gök gürleyince,
Yağmur yağınca,
Ve her gün doğumunda,
Düşünce bir bebek rahme,
Bir kuş uçunca,
Denizler dalganınca,
En çok yıldızların altında,
Bu cehennemin dört bir yanında,
Nefes aldıkça...
Bana sarıl.
Nursen Yıldırım
O yüreği sevmekten yaralı
Şiire aşık bir insan
O da herkes gibi
Payını almış dünyadan
Kimi gün ağlamış kimi gün gülmüş
Kimi gün vurulmuş kimi gün düşmüş
Taş olmuş susmuş
Kuş olmuş uçmuş
İncinmiş kırılmış küsmüş
Kimini deliler gibi sevmiş
Yıldızlar gibi yüceltip övmüş
Kiminin yüzüne tükürmüş sövmüş
Bir kere yaşamış Bin kere ölmüş
Şimdi 'bir avuç gözyaşı'
'Bir demet şarkı'
Ve bir de bu 'uykusuz şiirler'
Ardından kalan...
İşte son perde
İşte son sahne
İşte